“Endüstri 4.0” vs “Made In China 2025”

“Endüstri 4.0” vs “Made In China 2025”
Dünyanın fabrikası olarak isimlendirilen Çin büyümeye devam ediyor. Yıllık ortalama %6 ile %7 arasında büyüme yakalamış olan ülke halen Amerika ve Avrupa’dan yaklaşık 5 kat daha hızlı gelişmekte. Çin, dünyanın en büyük 2. ekonomisi olup  2 trilyon 97 milyar dolar yıllık ihracat yapmaktadır. Şuan Çin;

  • Üretilen tüm kişisel bilgisayarların %90’ını,
  • Cep telefonlarının %70’ini,
  • Klimaların %80’ini,
  • Kömür üretiminin %48’ini,
  • Güneş enerji panellerinin % 80’ini,
  • Ayakkabı üretimin % 63’ünü tek başına karşılıyor. Bu devasa yapının altında yatan en önemli itici güç hiç kuşkusuz düşük işgücü maliyetleridir.

Ancak Çin son yıllarda bu avantajını kaybetmeye başladı. Gelişmekte olan birçok ülke artık ucuz emek konusunda Çin’le yarışır hale gelmeye başladı.

Örneğin;

  • Şanghay’da asgari ücret 2017 itibarıyla 318 dolar,
  • Bulgaristan’da 248,7 dolar,
  • Avrupa’da Romanya, Letonya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Hırvatistan, Slovakya, Polonya, Estonya ve Türkiye gibi ülkelerde de asgari ücret 500 doların altında seyretmektedir. Bunun yanında Latin Amerika ucuz işgücünde Çin’i çoktan geçmiş durumdadır.

Koşulların hızla değişimi ile Çin için risk olan bu gelişmeler ülkeyi sürdürülebilir bir büyüme yakalayabilmesi için ucuz işçilik temelli ilerleme yolundan daha farklı stratejilere itiyor. Bunu fark eden Çin hükümeti, orta gelir tuzağından kurtulmak, dünyanın en büyük ekonomisi olmak ve dışa bağımlılığı azaltmak için makro planlar hazırlamaya başlamıştır.

Made In China 2025 Nedir?

“Dünyanın en ucuz ve kalitesiz ürünleri nerede üretilir?” diye soru sorulsa, cevabın Çin ile ilgili olduğu hemen anlaşılmaktadır.  Çin, bu algıyı yıkabilmek için “Made In China 2025” projesini başlattı. Mayıs 2015’te açıkladığı bu yeni konsepte göre “ucuz işgücü merkezi” olmaktan “inovasyon merkezine” dönüşmeyi planlıyor. Böylece orijinal ekipman üreticisi (OEM) değil orijinal marka üreticisi (OBM) olmak istiyor (Günümüzde Çin mallarının %90’ı OEM ürünlerinden oluşmaktadır). WEF’in Küresel Rekabet Endeksinde rekabet gücü açısından 28. sırasında yer alan ülke 2025’e ulaşıldığında üretim kalitesini Almanya ve Japonya gibi ülkelerin seviyesine çıkarmayı hedefliyor. Bunun için şimdiden yapay zekaya yatırım yapmayan başlayan Çin 2030 yılına kadar bu alanlara 150 milyar dolarlık bir bütçe ayırmış durumda. Huawei gibi firmalar sürücüsüz araç çalışmaları yaparken, Google kendi bünyesindeki en büyük yapay zeka merkezini Pekin’de kuruyor.  Ülkede şimdiden akıllı imalatta ilk 109 pilot proje için ortalama verimlilik %38 artarken, işletme maliyetleri %21 düşmüş durumda.

Made in China 2025 mottosuna sahip olan projesinin hedefleri şöyle:

  1. Endüstriyel Teknoloji Araştırma Merkezlerinin Kurulması: 2025’e kadar İnovasyon ve teknolojik gelişme odaklı olarak kurulacak olan bu merkezlerin sayısının 40’ a ulaşması planlanıyor.
  2. Akıllı Üretim Tesislerinin Oluşturulması: 2025 yılına kadar endüstride akıllı üretime geçilmesi işletme maliyetleri ve hata puanının %50 azaltılması hedefleniyor.
  3. Kalite Artırma Çalışmalarının Yapılması: Ürün kalitesinin artırılması ve tüm girdilerde yerli üretim oranının %70’e çıkarılması amaçlanıyor.
  4. Yeşil Üretime Geçilmesi: Dünyadaki sera gazı salınımında büyük paya sahip olan Çin, ağır kimya sanayilerindeki enerji ve kaynak tüketiminin kirletici emisyon miktarını %20 oranında azaltılmayı ve gelişmiş Avrupa ülkelerindeki yeşil tesislerin seviyesini yakalamayı planlıyor.
  5. İleri Teknoloji Tesisleri Kurulması: Yüksek teknolojik ürünlerde dışa bağımlı olan ülke 2025 yılına kadar deniz mühendisliği, akıllı şebeke donanımı, uçak ve uçak motorları, nükleer güç santralı ekipmanları, tıbbi teknoloji ve daha birçok gelişmiş teknolojik ürünlerde dışa bağımlılığa son vermeyi amaçlıyor.

Made in China 2025 stratejisine göre ülke 10 temel sektörde gelişmeyi amaçlıyor.

Endüstri 4.0’ın “Made in China 2025” ile İlişkisi

Endüstri 4.0, Almanya tarafından geliştirilmiş bir kavramdır. 2011 yılında dünyanın en büyük sanayi fuarı olan Hannover Fair’de ilk kez kullanılan Endüstri 4.0, nesnelerin interneti, yapay zeka, siber fiziksel sistemler, artırılmış gerçeklik gibi teknolojik gelişmelerin endüstriyel işlemlerin merkezine yerleştirilerek sanal bir üretim sisteminin oluşturulmasını amaçlamaktadır. Böylece üretimde büyük bir artış sağlanarak, maliyetlerin düşürülmesi, verimliliğin artırılarak denetimdeki sıkıntıların ortadan kalkması amaçlanmaktadır. 

Şimdiden Siemens, Bosch, Mercedes, BMW gibi markalar bu alana yatırım yapmaya başladılar. Ayrıca Berlin, son yıllarda çıkardığı start-up’lar sayesinde “Avrupa’nın silikon vadisi” olmayı hedeflemektedir. 

Almanya’nın Endüstri 4.0 yaklaşımına cevap olarak Çin “Made in China 2025” stratejisini geliştirmiş ve uygulamaya başlamıştır. Her iki ülke de gelecekte endüstri lideri olmak için önemli yatırımlara girişmişlerdir. Çin var olan üretim üstünlüğünü uzun yıllar koruyamayacağını bildiği için inovasyon ve markalaşmaya önem verirken, Almanya ise kaliteli ürün algısını sürdürmek ve Avrupa’nın sanayi merkezi olma pozisyonunu korumak için Endüstri 4.0’a yöneliyor. Bu iki ülke teknolojinin işletmelere uyarlanması konusunda birbirlerine rakip gibi görülmelerine rağmen 2016 yılında ortak bir çalışma başlattı. 

Shenyang bölgesinde kurulan “Çin-Alman Ekipman İmalatı Endüstriyel Parkı” iki ülke şirketlerini bir araya getirerek otomobilden, akıllı makinelere, robotlardan yapay zeka yazılımlarına kadar birçok alanda ortak çalışma alanları sağladı. Ayrıca bölgede iki ülke ortaklığında kurulan bir meslek yüksekokulu da faaliyete geçmiş durumda. Tüm bu gelişmeler Made in China 2025 ile Almanya’nın Endüstri 4.0’ın evliliği olarak adlandırıldı. Çin ile Almanya endüstriyel devrim konusunda kıskanç bir rekabetten ziyada akılcı bir ortaklığa doğru ilerliyor.

Ülkelerin Gelecek için Stratejileri ve Vizyonu Ne Olmalı?

Made in China 2025 stratejisiyle birlikte Çin hükumeti üretimde rekabet gücünü 2025 yılında %85’e çıkarmayı, imalat katma değerini 4 puan yükseltmeyi, iş gücü verimliliğini %7.5 artırarak İnternet bant genişliğini %80’e çıkarmayı hedeflemektedir. Bunun için yaklaşık 1,5 milyar dolardan fazla (10 milyar Yuan) bir bütçe ayırmış durumda. Almanya ise tüm firmaları yenilikçi teknolojiler konusunda teşvik ederken 2020 yılına kadar Endüstri 4.0 projelerine her yıl 40 milyar Euro yatırım sözü veriyor. Teknolojik yeniliklerin bu kadar geliştiği bir ortamda gelecekle ilgili öngörüde bulunmamak ve işleri akışına bırakmak ülkeler açısından oldukça büyük bir risk. Stratejik bir öngörü ortaya koyarak politik tavırları buna uygun dizayn etmek ülkesini geliştirmek isteyen tüm karar vericilerin temel görevi olmalı. Bunu sağlamak için ise şimdiden harekete geçmek gerek. SamueI Johnson’un da dediği gibi geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür. Bu ise sağlam temellere dayanan yenilikçi, gerçekçi ve sürdürülebilir bir vizyonla sağlanabilir.